22 Kasım 2011 Salı

beşiktaşlı günler #1


futbola düşkünlüğü aileden geliyor sayılmazdı. babasına sorularsa eğer, beşiktaşlıyım derdi ve hepsi o kadardı. mahallenin abilerinin çoğu diğer büyük takımları tutuyordu. yaşıtları, arkadaşları arasında iki beşiktaşlı vardı, birisi kendiydi zaten. beşiktaş'ın dolu dizgin gittiği yıllara da denk gelmiyordu çocukluğu, en azından hatırlayacak kadar büyümemişti o zamanlar.

 neden beşiktaşlı olduğuna şimdi bir anlam veriyordu, ama o zamanlar bu seçimin nasıl olduğu kafasına takılmıştı gecenin bir vakti. bir mantık arıyordu, anlam yükleyecebileceği boşluk arıyordu.

 kalktı, uyuyamayacaktı. düşünmeliydi ve düşünmesini sağlayacak uygun bir ortam yaratmalıydı kendine. çocukluk resimlerinin bulunduğu albümleri aramak en doğru hamle olacağını düşündü. çocukluk resimlerini, yetişme şartlarını hatırlaması onun hafızasını canlandırabilirdi. annesinin nereye koymuş olabileceğini düşünüyordu, her yer olabilirdi. eski kadınlardandı, aklın ermeyeceği yerlerden hayatı boyunca gereksiz şeyler çıkarmıştı. çocukluğuna dönme isteği annesine duyduğu özlemi de harlamıştı. uzun zaman olmuştu, sesi artık yetmez olmuştu bunun farkına varmıştı. arayış, annesinin elini öpmenin zamanı geldiğini fısıldamıştı kulağına. birden nerede olduğu aklına gelmişti işte, aramayı bırakması, aradığı şeyin bulanabilirliğini artırmıştı. gereksiz diye, bir kutuya doldurup her şeyi, bir köşeye bırakmıştı. gereksiz olduğunu düşündüğü onun hayatıydı, hayatının kareleriydi. kendine kızdı, tozlu kutuyu aldı, çalışma masasının yanına bıraktı. çalışma masasının üstüne boşalttığı zaman kutuyu masasına bıraktı. hayatını geri almanın zamanı gelmişti.
 saatlerce baktı, düşündü, her şey dün yaşanmış gibi gözünde canlanıyordu. hayatının son iki saatinde çocuk olmuştu tekrar. ancak hiçbir neden bulamadı onu beşiktaş ile bağlayabilecek. kadere inanan biri değildi, uzun zaman önce bırakmıştı birçok şeye inanmayı, bundan dolayı ''kader'' olamazdı ama kader gibi bir şeydi buydu. bu sorunun tatmin edici bir cevabı olamayacağına inanıyordu, saatlerini kendini şarj etmeye ayırmıştı. iyi olmuştu, zira insanların geçmişleri taşır geleceklerini.

 geçmişi bırakıp geleceği düşünmeye karar verdi ve en kısa zamanda bir beşiktaş gününde beşiktaş'a kavuşmuşma sözü verdi kendine. ne oldu da bu kadar ayrı düştüğünü düşündü, beşiktaş başkanının icraatları, aşkının göz göre göre bitirilmesine, dibe çekilmesine katlanamayıp, beşiktaş'ın peşinden gitmeyi bırakmıştı. amaç yönetenlerin elini zayıflatmaktı, bu davranışın yararı olup olmadığını bilmiyordu en azından bir şeyler yapmaya çalışmıştı. hiçbir şeyi bıraktığı gibi bulamayacağını biliyordu artık futbol kültürü tamamıyla değişmişti. yine de beşiktaş onu çağırıyordu karşılık vermeliydi. dört yıllık özlemi dindirmeliydi.

 gün doğacaktı, biraz uyumalıydı. yatağına gitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder