25 Ekim 2011 Salı

bil ki


karanlık çökünce içini hüzün kaplamasın
bil ki,
dünyanın bir köşesinde tüm yakıcılığıyla günü-güneşi hissedenler var.
onlar senin yerine de güneşlenecekler
güneşli günlerinden sıkılıp, perdelerini kapatacaklar,
aç olanların yerine yiyecekler, içecekler
ağlayanların yerine gülecekler
engelli insanların yerine dans edecekler, eğlenecekler,
aşk acısı çekenlerin gözlerine içine bakarak, sahte aşklar da yaşayacaklar
sınırsız paralarına rağmen daha çok isteyip, paraya daha çok tapacaklar
hiçbir şeye sahip olamayanlara nispet bile yapacaklar
düşünmeyecekler.

sen,
bir kere geldiğin dünyada, güneşe hasret, aç, sefalet içinde,
dünyanın bir köşesinde senin sahip olamadığın şeylere sahip olan ve bunları doyasıya yaşayan birilerinin olduğunu bilerek yaşayacaksın
çünkü buna ''dünyanın adaleti'' diyorlar!!

23 Ekim 2011 Pazar

van depremi, kızılay yardım bekler


insan bilmez korkuyu, acıyı
bir yakını içinde yer almadıkça.

maddi menevi tüm yardımlarınızı esirgemeyin diyenlere kulak asmayın. manevi yardımı geçin, elinizi cebinize atın. yardım da bulunun. kızılay bağışlarınızı, yardımlarınızı bekliyor.

2868'e atılan her boş mesaj 5 tl.     (atmayanın...)

internetten bağış yapmak isteyenler için
http://secure.kizilay.org.tr/











16 Ekim 2011 Pazar

bir zamanlar ''aşk'' #4


yaşadığı tüm zamanı, yalan olarak görmek zor geliyordu ona. aslında aradığı ya da aramak istediği ''aşk'' değildi. kendini aramak istiyordu. sığınacak, mutluluğunu sağlayacak bir liman arıyordu. bu liman karşısına hiçbir zaman çıkmayacak zannediyordu. oysa limanlar gölgesizdir, geldiğini belli etmez. bunları bilmiyordu. kütüphanede kaldığı bir hafta boyunca, yüzlerce kitaba göz atmıştı. kendini tanımıştı, kendini bulmuştu, çok şey öğrenmişti.o, yatağına uzandığında gülümseyerek kapatmak istiyordu gözlerini. suyu kana kana içmek istiyordu, yemek yerken ağzını şapurdatmak istiyordu. ne istediğini artık biliyordu. o, yaşamak, nefes almak istiyordu. kalmamıştı işi burada, kalmamıştı işi hiçbir yerde.
kalktı masadan. ceketini aldı, giydi. heyecanla girdiği kütüphanedeki her şeyin gözünü kamaştırdığı, içini umutla doldurduğu raflara baktı, yürüdü. görevli kadın alaylı bir ifadeyle ''yine bekleriz efendim'' derken, yürümeye devam eti. cevap vermedi..


b.öktem

5 Ekim 2011 Çarşamba

bir zamanlar ''Aşk'' #3


yorgundu. aramak yormuştu onu. insanların aramaları kadar, aradıklarını nerede arayacaklarını bilmeleri de önemliymiş. şimdi anlıyordu. yılmadan, ikinci durağına doğru yoluna devam ediyordu. kararlıydı, bir şeyler bulacaktı. ikinci durağı birkaç blok ötedeydi. insanların pek uğrak yeri değildi. teknolojinin kontrolsüz gelişimi, bilgiyi insanların ayaklarına getirmişti. artık insanlar bilginin ayağına gitmiyordu. evet! gittiği yer bir kütüphaneydi. aradığını bulamasa da aradığı şey üzerine yazılmış çok şey bulacağını ümit ediyordu.
etraf sessizdi, kimsesiz gibiydi. etrafa bakındı, ilgilenen bir görevli aradı gözleri ama yoktu. ''kimse yok mu'' diye seslendi. birkaç takırtı işitti kulakları. '' bir dakika'' diye bir ses duydu. beklemeye başladı. esmer bir kadın belirdi rafların arasında. kısa boylu, zayıf bir kadındı. yaklaştıkça detayları farkediyordu. nefes hareketlerini göğsünden anladı. süreksizdi. esmer kadın '' buyrun nasıl yardımcı olabilirim ? '' derken saçlarını düzeltiyordu. ''1900 ve 2000'li yılların kitaplarına bakınıyorum, yardımcı olabilir misiniz ? ''  sözüyle karşılık verdi. esmer kadın masasına yöneldi ''arşivlere bakalım'' dedi. ''iyi günler'' sesi yükseldi kapı tarafında, esmer kadın aramaya son verip '' iyi günler'' dedi kıskıs gülerek. şık giyinimli, ortaca boyluydu adam, şiyah saçları muhtemelen boyaydı. kendini genç gösterme uğraşında olmalıydı. geçerken gözlerinden ''nereden çıktın sen'' bakışını yakalamıştı.  kütüphaneye ilk girdiğinde kimsenin olmamasının nedenini de öğrenmişti. sevişmek için yatak kullanan çift sayısı her geçen gün azalıyordu. düşüncelerini dağıtan esmer kadının sesi ile irkildi '' beni izleyin '' dedi ve ayağa kalktı. büyük ve tozlu rafları birbir geçmeye başlamışlardı. kadının hemen yanında yürüyordu, az önce düşündüğü konular, aradığı şeyin önemi yüzünden bir anda önemsiz olmuştu. ''burası 1900'lü yıllara ait, burası da 2000'li yıllara ait raflar'' dedi. toplamda dört raf işaret etmişti. bu beklediğinden daha azdı. '' hepsi bu kadar mı?'' dedi hayalkırıklığı sesinden anlaşılıyordu. kadın şaşırmış bir iafdeyle ''evet'' dedi ve arkasını döndü, uzaklaşmaya başladı. arkası dönük giderken bağırıyordu ''16.00'da kapatıyoruz''  yan tarafında bulunan masaya yöneldi. ceketini çıkardı, masaya bıraktı. raflara baktı, 1900'lü yılların bulunduğu raflara doğru yöneldi..
naydina nana ile söyleşi, röportaj benzeri bir şey yaptık.  o sordu ben cevapladım.
okumak isteyenler tıklayınız

teşekkür ederim tekrar kendisine.